26 Nisan 2013 Cuma

BİR KANSER YAKINMASI


Ellerimde beyaz saç telleriyle kalmanın öyküsü bu. Uzayıp giden yolların, bitmesini hiç istemediğim yürüyüşlerimin ve gözyaşlarımın raporu bir bakıma. Köşe-bucak gördüğüm her noktaya sığınıp "anne" diye haykırmanın, -kaldırımların emzirdiği çocuklar-dan, beyaz bastonlulardan, ağzına mendil kapatarak kanlı öksüren ihtiyarlardan bir teselli ve dua aramanın kara anısı. Belki de bu bir anı yazısıdır, türünü bilmiyorum. Annem... Belki de ölmüştür, yaşamayı bilmiyorum.

Annem... Dilden dile dolaşır, Mecnun Leyla'ya mektup yazmak istemiş. Leyla'm demiş, devamı gelmemiş. Mecnun hitaptan öteye geçememiş. Öyleyse Leyla sen değil misin annem? Aşk dedikleri nedir? Ben sensiz aşksız kaldım, kolsuz, kanatsız, hitapsız... Ben kime anne diyeceğim söyle, kiminle okula kahvaltı yapıp çıkmanın, sıkı giyinmenin tartışmasını yapacağım? Kim "Allah'a emanet ol" dedikten sonra, sen söyleyince hissettiğim kadar güvende hissedeceğim kendimi?
Ayaklarının altında olduğu vaad edilen cenneti göğsüne, gönlüne katıp da giden papatyam benim. Papatyalar koparıldıktan sonra kokuyor anne. Bir ölüm bu kadar güzel olabilir mi diyordum hep kendime. Ve sen ölmelerin en güzelini gösterdin bana. Hani son abdestini aldığında, hani bembeyaz gelinliğini giydiğinde, hani beyaz duvağını örttüklerinde, yüzünde tebessüm, dilin damağında Allah diyerek veda ettğinde; ölmek ne güzel şeymiş dedirttin hepimize. Ölmek temizlik, ölmek en güzel şey ama anne sensizlik...

"Toprak olmak ne garip şey anne." Seni bir dağ gibi kocaman görmek her sıkıntıda ve bir kaya gibi sapasağlam görmek arkamda. Bahar gelince seninle kırlara gitmenin hayalini kurmak, saçlarına papatyalardan tac yapmak ve şırıl şırıl akan bir derenin yanıbaşında muhabbet etmek... "Bahara bunu yeneceğim, göreceksiniz" demiştin annem, bütün bunları kafanda kurup heyecanla anlatmıştın bana. Baharla cennete gideceğini mi söylüyordun yoksa? Sen gittin, senin kadar zarif papatyalar boynu bükük baş kaldırdılar anne. Saçlarına papatyalardan tac yaptım şimdi, taktın mı? Kurduğun hayalleri yine ikimiz gerçekleştirdik anne. Ama senle ben apayrı yerlerde.Elimi uzatsam tutacak kadar yakındasın, peşinden koşsam yetişemeycek kadar derin bahçelerde. Toprak olmak ne garip şey anne...

Bu bir kanser yakınması. Evre 4. Saçların hala siyah anne. Hastane yollarında geçen beş ay ve sonrasında hastane yataklarında bir ay. Koskoca bir ömrü altı ayda mı özetledin anne? Ya da neyin kazasıydı bu hep tevekkül ve teslimiyet içindeki ibadet? Hani son adımlarını atıyordun yattığın yerde. Hani melek olmuştun dünyada ve ben sana dünya sıcaklığıyla son kez sarılmıştım sımsıkı. Ölüm bedeninde yavaş yavaş boy gösteriyordu. Sıkıntıdan ve hissetmediğini söylediğin sabaha kadar seni inleten acılarından ağaran saçların pardesüme sarılmıştı "bu son anı" dercesine. Keşke o gün sararmış gözlerini de öpseydim anne. Nerden bilebilirdim ki bunun bir veda olduğunu!.. Sana son kez su verdiğimi nasıl tahmin edebilirdim? Cennet pınarlarından kana kana içesin annem. "Su, su" demiştin de verememiştim, uzaktan göz göze gelmekle yetinmek zorunda kaldığımız son günlerde. Ve ihtimaline bile tahammül edemezdim sana son kez su vermenin, soğuk omuzlarından soğuk mermere hüzünle akan gözyaşları gibi ılık olmasının.

En çok acı veren ise duandan mahrum kalacağımı düşünmekti annem. Oysa sen öyle güzel insanlarla hemhal olmuştun ki, bizlerden duasını esirgemeyecek ve senin ilmini ve güzeliğini an be an bize hatırlatacak. Hepsi fahri annem olmak için sıradalar, bir görsen... Ve kardeşlerim, ve dostlarım... Sayısız anne arasında sensiz kaldım annem ve bu çok ağır. Ama Allah annelere hak tanırmış; kıyamete kadar evlatlarına dua etsinler diye. Öyle ya, " duanız olmasaydı" diyerek yaratılmışlığın özüne ve varlığa vurgu yapan O iken, duandan mahrum kalmanın telaşına düşmek beyhude.

Şimdi mezarının başına her gelişimde gönderdiğim fatihaların ruhunu ferahlattığını düşündükçe, yine son günlerin geliyor aklıma. Hani rüzgarın yanaklarını okşamasına, ipek saçlarına dokunmasına izin verirdik de "ohh, oh kuzularım benim" derdin ya, fatiha rüzgarın annesi mi anne? Her amin deyişimde tacındaki paptyalar titrer, söyle ruhun ferahlıyor mu anne?
Sonra annem , benimle helalleşmen gelir hatrıma. Sende ne gibi bir hakkım olabilir oysa. Doğru, sen sana duyduğum sonsuz sevginin ve özlemin de hak olabileceğini düşünecek kadar güzelsin. Bu bir haksa eğer, sonuna kadar helaldir. Sadece duanı istiyorum, beni cennet bahçelerinde bekle annem...
-Dostlar, annem son görüşmemizde "görüşemediğim herkese selam söyle, haklarını helal etsinler" demişti. Annemden size selam getirdim, bir fatiha lutfedersiniz değil mi-

Büşra Dündar
25.04.2013